Cuma, Eylül 28, 2007

yazsam&çizsem



hayat,kabılıyetı olan ınsanları bıraz da sair ediyor

şairlik de kelimeleri yoğun ve büyülü bir muhafazayla yansıtmak gibi....bunu şairler sanata olan fıtri yakınlıgından;dolayısıyla içindeki yaratıcılık yüzünden yapıyor....

yazılar iki boyutlu ve kurallı.......Resim alemi ise başka;orada kalıplar kurallar yoktur.çizgiler,renkler,gölgeler sonsuz boyutlu ve kuralsız.hmmm yeteneğim olsaydı resim yapardım ( aslında var ) ve eğer yapsaydım,resimlere kendim bile bakamazdım belki de.eğer her hissimi kağıda resimle yansıtsaydım kendimden ve sonra dunyadan korkardım;gördüklerimin;içimdeki karanlıgın ve yokolusun bir tarifini yapamasam da benzetmelere dayalı bir dışa vurum bir simgecilik beni benden alırdı ve kim bilir belki de kafayı yerdim
kafayı yemesem de normal olan degerlerle çatışırdım ve beni elemine ederdi yaşamdan,.bu da yine başta dedigim gibi ya delilik ya da gudumlu bir yok oluş olurdu ...

Salı, Eylül 04, 2007

kafamın içinde bir böcek dolaşıyor. ken...



kafamın içinde bir böcek dolaşıyor.sağ lobdan sol loba gezinip uzun süredir kullanmadığım komuta merkezlerının tozunu alıyor gibi.tuhaf duygulanım kodları aynı anda harekete geçince,uyku muyku hak getire tabi...fıldır fıldır gözlerle böceğin,kafamın içindeki seyahatini takip etmekle geçti gece..

üşüdüm.uzun zamandır üşümek istediğimi farkettim.üstümü örttüm.herşeyin üstünü örtmek her zaman iyi midir bilmiyorum ama,dün gece çok iyi geldi bana.affettim!

-Bir ablan olduğunu hatırladın demek!
-Evet hatırladım,hadi şefkat depomu fulle...İbre sıfıra vurmakta.
Kirli bir gömlek yakası,bol köpüklü sularda;narin eller tarafından çitilendi.Yeniden kirlenmeye hazır artık.


Uykum bir sineğin kanadında odanın içinde vızıldayarak dolanırken, Gorki'nin çocukluğu dedesinden dayak yemekle meşguldü.Kaçıncı okuyuşum bilmiyorum.Ama her seferinde ilk kez okuyormuşum hissine kapılıyorum hep.

Fatma Girik'in gençliğini umarken
(bkz: menekşe gözler),Safiye Ayla'nın gençliği öptü beni dün gece.Dedim ya tuhaf duygulanım kodları.

Çileeeeeaaaa!!!

Pörtlemiş gözlerle bir grup arkeoloğu Bergama'ya yolculadık.(bkz: allianoi)

sonra zafer yürüyüşü için gittikleri Afyon'dan dönen bir grubu karşıladık.

Bulutlu bir gün.Hala üşüyorum ve kafamdaki böcek, bilmemkaçıncı turuna devam ediyor..

Alllaaahhh!! diyoruz hep beraber..

yağmura hazırlanan bir 31 ağustos gününü dosyalayıp kişisel tarihimin tozlu raflarına göndermek üzereyken, durumlar bu minval üzeredir.

Arz ederim!


-koBALt-

Cuma, Ağustos 24, 2007

bir SÖZ



tadında bırak düşleri
sagırsa bırak öyle kalsın
duyuyorsa yaşa
sagırlıgın inadına

-HIM3399-

Cuma, Ağustos 17, 2007

Sırlar Dünyası'nı seyrederken den.....



Sırlar Dünyası'nı seyrederken uyuyakalmışım.Neden sonra uyandım.( Ne demek yahu neden sonra??...neyse) bir süre meşgalesizliğin dünyanın en zor meşgalesi olduğunu düşündükten sonra ütü yapmaya karar verdim.Ütünün ucunu gömleğin cebine sokup yırtmak suretiyle , gömleği kullanılamaz hale getirmenin haklı gururunu yaşadım.O an için en temiz durumdaki en sevmediğim gömleği güç bela ütüledim.Ütüyü icat eden zat-ı muhteremin kemiklerini sızlatarak sağ salim pantalonu da hallettim.Alnımdan boncuk boncuk terler akıyordu.Hava almak amacıyla doğaçlama adımlarla biraz yürüdüm.neden sonra (bak hala!!!...) yeterince havamı aldığıma ikna olarak eve dönmeye karar verdim.

"Pardon birader!sınır kapısına burdan mı gidiliyor?" diye soran bir kafa uzandı ışıklardaki arabadan."Dümdüz devam et!" dedim.Eve girerken "ulan yol göstermek kisvesine büründürüp binseydim arabaya da kendimi sınır dışı etseydim ya keşke" tınılarında düşünmedim değil.

yatmadan önce traş olmaya karar verdim.( üstüste kararlar almaktan yorulmuş, nefes nefese kalmıştım )Sabahları yaptığım traş olma eylemleri ; uyku sersemliğinden mütevellit defalarca burnumun ucunu kesmekle nihayet bulduğundan böyle bir çözümü daha önce neden düşünemediğim için kendimi kınadım.Zira kişisel yön tayin eylemlerimde tek ölçütüm olan burnumun dikinin daha fazla örselenmesine içim elvermiyordu nicedir!

Uyandığımda dünya koskocaman bir ütü odasına dönüşmüş gibiydi.Buhar püskürtme düğmelerine aynı anda basılmış milyonlarca ütü tıslıyordu ensemde.

aşırı sıcakları protesto etmek için toplanmış bir penguen güruhuyla karşılaştım çarşıda.
"hazır toplanmışken İsrail'i protesto etsek ya..işe yarasın kalabalığımız" dedim.

-Yok abi! o iki ülkenin iç sorunu,karışmayız biz..ama sıcaklar öyle mi ya? bak telef olmak üzereyiz..
-Şu halde telef olmanız daha hayırlı Ulan..duyarsız deyyuslar!! diye bağırarak kovaladım onları..

Servise binerken öfkem hala geçmemişti..

"Öfkem hala geçmedi" dedim yanımda oturan elemana..
-Pardon anlıyamadım...bir şey mi söylediniz?
-Yok bişey!!

Pencereden dışarı baktım..Irmaktaki adaya bir sürü martı konmuştu..

Sürekli soğuk ülkelere göçen aykırı bir göçmen kuş olabilmek ne güzel olurdu!

-koBALt-

Çarşamba, Ağustos 15, 2007

bir sebepten kaç sonuç çıkar ki?




bir sebepten kaç sonuç çıkar ki?

öküz altında buzağı aradım...mamafih buldum da...Arayan ne zaman bulamamış ?

bir müddet sıçradık çayırda...Sonra ilk trenle İsviçre Alplerine annesinin yanına gönderdim O'nu..Öküzü de en yakın mezbahaya..

( yıllar sonra duydum da büyüyünce mor inek olup alpella reklamlarında oynamış..kıvanç doldum )


Çayırda başıboşluktan sıkıldım...Hayal tacirliğiyle ,felaket tellallığı arasında bocalarken..Başarıdan başarıya koşuyormuşum meğer..

Kendi kendimi taltif edip,rütbeler verdim.Azlettim sonra...Tazminat bile vermeden, kovdum.Sürüm sürüm süründürdüm...

06 posta kodlu adreslerin yazıldığı zarfların içine; resmi literatür sosunda marine edilmiş "arz ederim" le biten mektuplar yazma konusunda uzmanlaşmaya karar verdim.Gıpgri oldum...Kaşe bastım atraksiyon niyetine...

Köhne rayların üzerinde yaylanıp duran eski lokomotifleri

Seyrederken...

Bir kase aşurede tüm bir gençliği yedim Nitekim..



-KoBalt-

Cuma, Ağustos 10, 2007

neydim,neyim,ne oluyorum,ne olacağım?



Yaşıyorum ..
Bir ofis köşesinde kafamdan geçenlerin eşliginde mesaimi tamamlıyorum....
dağınığım..toplanamıyorum...farksızlıklar cehenneminden yansımalar görüyorum zihnimde.Galiba yaklaşıyorum...
Anlamsızlıklarla dolu bir dünyada gerçeklerin curcunasına kendimi birakiyorum zaman zaman.Dilegim kör olmak bütün bu olup bitenlere.Biraz daha kaygısız ve tamahkar .... pehh ama yapamıyorum,alışkanlıklarım ağır basıyor.
sacmalıyorum... susup düşündüğümde sarpa sarıyorum,bir boğulmuşluk hissi taşıyorum.
aklımdan
-acaba psikolojik bir bozukluk sürecine mi giriyorum ?
-hormonal sistemlerimde arıza mı var?
-bir kız mı lazım?
-Geçici depresyonlardan biri mi?

gibi sorularla geçen bir süreden sonra sessizligimi bozacak bir etkileşime giriyorum.
sonra yine aynı şeyler...
yaşam denilen varoluşun içinde süzülen bir çöp gibiyim...

Biri diyor ki
materyalistsin...
biri diyor ki
bencilsin...
biri diyor ki
duygusalsın
biri diyor ki
karamsarsın
biri diyor ki
derinsin
biri diyor ki
bir hiçsin

Aslında Çoğu zaman öylelerim;gündelik hayatın ve insanlık cehenneminin kandırmacasındaki medeniyet motifine gore ben aslında materyalist bile sayılmam yaa neyse...


Ben aslında !
neydim,neyim,ne oluyorum,ne olacağım?(!)
bilemiyorum :(

Salı, Temmuz 03, 2007

siyah gözlüklü,siyah takım elbiseli,beyaz gömlekli ve kıravatsız adamlar..



siyah gözlüklü,siyah takım elbiseli,beyaz gömlekli ve kıravatsız adamlar..ellerinde çantaları var.muhtemelen silahları da var. şartname alıyorlar benden.ihale çok önemli,yüksek bir keşif bedeli var.Şartnameyi veriyorum fekat şimdi hatırlayamadığım bir sebepten büyük bir sorun çıkıyor.sorunu çözecek internet dosyasının şifresi de sadece bende.kardeşimle msn den konuşurken koordinatlarımı belirleyip peşime düşüyorlar.harala gürele...kendimi italya ya giden bir uçağa koşarken buluyorum.İtalya ne alaka bilmiyorum.Uçağa atlayıp giderken kardeşim endişelice el sallıyor ardımdan.yüzündeki endişe hala net olarak aklımda. Roma yahut Napoli havaalanında türdeş siyah takım elbiseli adamlar var gene.kovalamaca ve ardından şiddetli bir dövüş başlıyor.5 vurup 1 sayıyorum.Onlar kaç vurup kaç sayıyorlar bilmiyorum.kimin kazandığını bilmediğim bir kargaşadan sonra kendimi yokladığımda en sevdiğim gömleğimin üzerimde olmadığını farkediyorum.Üzüntümün artma nedeni bankamatik kartımın da o gömleğin cebinde oluşu...

Hangi uçakla döndüğüm kısımları muallak fakat birden bire evimizdeyim. Kardeşim çıktısını aldığım belgelerin üzerine reçel dökmüş.Deli gibi bağırıyorum.O da bana çemkiriyor tabii..Annem uyanmış sesimize."Ne bağırıyosunuz sabah sabah eşşek sıpaları" diyerekten haşlıyor bizi.Yıllar sonra ilk kez duyuyoruz sesını.Hayretle karışık bir sevinç eşliğinde sırıtıyoruz kardeşimle..

Uyanıyorum..Saat 06.50..


Gömleğim hala dolapta...sırıtkan sevincim daha da genişliyor yüzümde.

Ocağa çay koyup gömleğim ve pantalonumu ütülemeye koyuluyorum.

Amerikan sineması sözüm sana : Al klişelerini ve çık git bilinçaltımdan..

Bu arada ihaleye fesat karıştırıcı özellikleri 100 metreden anlaşılan mafyöz tipler için de FUCK YOU diyoruz hep beraber..

vişne reçeli forever!


-KobALt-

Cuma, Haziran 29, 2007

Derinlerde



karanlıgımız yasaksa
sevdaların tadı gündüze kalır
yaşama tutunmak
yarım yamalak
yaşama tutunmak
ağır aksak
özlemlerin gölgesinde
toprak demlenirken şimdi
tavı dövülürken tarların
dört duvarda hayalinde yaşamak
agır aksak
yarım yamalak...
püren çiçeğe durdu mu be usta
zamzalakta araptelli...
hartlapta yeşile çalan kırmızı
kekiğe çıktımı yaglıklılar
ekin tarlaları gördümü gelinciği...
bir yanım yarım buralarda
ses ver oralardan
şimdi nasıl çukurova?


-HIM3399-

Cumartesi, Haziran 23, 2007

Kaçışlardan...



çıglıklar büyüyor
yürü diyor bir yanım
üstüne üstüne celladın
neyse gelecek karanlıktan
onu yaşa
yaşama telaşına tutunan elleri boş ver
sabah belliden
akşam belirsize
bırak dıyor biryanım bu şehri
çık çıkabildigin kadar dışına
içinde kalamadıgın ortada
bırak diyor bir yanım bu şehri
bırak tenini
çok özledigin rüzgarlara

-HIM3399-

Pazartesi, Haziran 04, 2007

sahne içinde sahne

otobüs henüz kalkmadı.hava çok sıcak ve biz içerde hınca hınç doluşmuş bir halde muavinin iki müşteri daha alma ümidini besliyoruz.
otobüsün dışında iki güvercinin kalabalık caddenin kaldırımlarında insanları umursamaz bir tavır içerisinde dolaştığını,erkeğinin kursağını şişirerek diğerine kur yaptığını farkediyorum.Yanı başımda genç bir kız sevgilisinin kafasını tutuyor;saçında bir şey var,onu almaya çalışıyor.
-aşkııım saçındaki ne?
-ya bilmiyorum aşkım ne olabilir ki dur!!!
-yaa!! aşkım dursana bak şurada! ...
ahhaaa alıyorum.
-hmmmm :\ aşkım kafandaki şey benmiş.saçının dibinde öyle başka bişey gibi duruyor.

bu iki insanın birbirini kafasının içinde ben olduğunu bilmeyecek kadar "çok" tanıdık olduğunu düşündüm o anda.
bir hmmmm da ben çektim içimden.
-aşkıııııııııııııım
-canııııııııııım
ve yine kulağımda çındalıkça bu kelimeden nefret ettiğimi düşündüm.

arka kısımda askerler her biri çarşıdan almış oldukları asker işi eşyalar,kafalarında kalan güzel kızların slüetleri,kışla içerisindeki durumların konuşmaları,düşünceler,sıcak...,birbirine karışan ter ve otobüsteki kadınların ağır parfüm kokularının karışımı içerisinde onlar da bekliyorlardı.
Üzerinde Okul üniforması olan,liseli bir kız elinde cep telefonu ile yoğun bir mesajlaşma içerisinde,muhtemelen erkek arkadaşı ya da kız arkadaşlarından birisi, karşısındaki.Günün yetmemiş olmasından mütevellid;hala söyleyecek bir şeylerinin olmasından ya da diğer taraftakinin -mutlu tebessümleriçinde bazen yanakları kızarıyor- sevdiği çocuk olmasından mıdır yoksa ortamın sıkıcılığını dağıtmak adına mıdır,kafasını telefondan öteye çevirmemekte bu kız.
Caddeden kafası meşgul bir kalabalık hala otobüsün önünden tam gaz akıyor,durakta diğer mahallelere gidecek -müşterilerin- sayısı da bir once giden otobuslerden sonra yavaş yavaş artmaya başladı.herkes ayrı bir dünya,her kes ayrı bir dert.otobüsçünün de derdi yevmiyeyi biraz daha şişirmek.arkaada trafik polisinin derdi otobüsçüyü savuşturup biriken otobuslerin caddeyi tıkamasını önlemek.
ve derken polisin otobuse doğru iyice yaklaşıp onun da farkettiği üzere bu anlamsız ve haksız bekleyişi bitiriyor.
-çek hadi kardeşim hadi devaaaam et !!!
otobüs şöförünün isteksiz-ağır manevraları ve motordan gelen hırıltılarla,caddeyi egzozdan çıkan pamuk yağının kokusu ve dumanı içine katarak duraktan ayrılıyoruz....

Cuma, Haziran 01, 2007

kaybetmek üzerine















Bazen büyük etkiler yaratabilecek ayrıntıları atlar insan.Bu elinde olmayan nedenlerledir.Farklı duygular,dertler,sorunlar,etkiler içerisindedir ki kaybettiğinde; etkisi herşeyin üzerine acı biber misali eklenerek acı verici bir şekilde devam eder.Göz yaşları kafi gelse keşke, çekilen ızdıraplar sadakası olsa,bir dön lütfenin,bir kaç özürün, ardına sığınılsa ama yetmezzzz!
Telafisi olmayan şeyleri yaratmışızdır bir anda hayatımızın içerisinde .Bizim suçumuz da değildir aslında bütün bu olanlar.orada olmak,tepki verememek,bekleneni yaşatamamanın verdiği bir mahçubiyetle yarı donuk,yarı ağlamaklı izleriz her şeyin mahvoluşunu.
Karanlığa kavuşan ruhumuzu yine kendi karanlığımızda kutsarız.Kimileri için bir lanet,bir kara gün olan bu durum,benim için ise kutsallaşmış bir gün,bir tecrübe olarak mazi defterine yazılır.

kaybetmeyi sevmiyorum,acı çekmek,üzülmek,pişmanlıklar vs....
üzerimden atacağım artık bütün mahçubiyetlerimi...
biri de eksilirken yaşamımdan ;göstererek çakarsa yüzüme şamarı gözlerimi yummayacağım bu sefer.

Perşembe, Mart 22, 2007

HEves


Her şeyden bıkardı insan.
bir şeylere baglanmaya hevesle yaklasir
doyumluk tadlara eriştikten sonra birakip gitmek düşerdi sonunda.
Duygularımın peşinden gitmemek ,
mantikli kararlar almak ,
hayati duzenli bir seviyede yaşamak isterdim.....
ama her insan gibi kendi bocalamalarimla boğuşa boğuşa bir yanım eksik bir yanım fazla ,bir yanım tutkun, bir yanım bıkkın hayatın sonuna ;o son anına geleceğim.,
Şimdilerde, bundan sonraların hayali ve umudu içinde daha ne kadar saçmalayabileceğimin hesabını yaparak yaşıyorum.

ZEVK:sevdigim bir muzigi deflarca dinliyorum.Bıkkınlık verince değiştiriyorum.bir sonrakini buluncaya kadar sessizlik,mırıldanmalar ve başka uğraşlar....ve yeni birinde yeni bir aynılama daha.
AŞK:Bir kadına delice tutuluyorum.Kendimce yargılamalarımın,hayal gücümün ve kendime sorduğum onunla ilgili sorulara kendimce verdigim cevaplara kapılarak artiriyorum dozajını aşkın.Gerçeğe ne kadar yaklaşsam o kadar artıyor vücudumun heyecanı,umudu;ve sonra acısı ve...............ve sonra hüsranı!
Yüzleşmeler:kendime söylediğim yalanların avuntularımın her birinin mutlaka yüz yüze geldiğim acı bir sonucu olmuştur.Aşkım...Yine Gerçekle yüzyüzeyim sonunda! ve...kadın oydu belki ama ben ondan bıkmış.bazen bir sürecin sonunda bazen de ;daha baslamadan farkederek,daha yaşayamadan ayrılmışım ondan.Oysa aşk dedidiğin de bir hevesmiş.
Kültür: Hevesle başladığım yeni bir kitaptan aldigim zevklerin kitap bittikten sonra ve onunla ilgili bir kac sey dusundukten sonra sona erdigini de farkettim.O da bir hevesmiş.:(
ACILAR: Ve acilarim...yaşadıklarımın tesirinde,öğreti ürünü gerçeklik pencerelerime sarılmış,güzel görünen zehirli sarmaşıklarım.Onlarsız da olmuyordu hayatım ama bu deli makinesi onlari da unutuyordu.Yas tutmalarım,üzülmelerim,sinirlenmelerim ağlamalarim,hepsi bir heves;bir ihtiyacmış meğer.
Her şeyin gelip geçici olduğunu bilerek,idrak ederek yaşadıkça tatsızlaşıyor,hissizleşiyorum... Sonrası için, hep daha sonrası için ve öncelerin birikimiyle yaşiyorum bir bitişe yaklaşırken.

Mantığımın ürünü düşünceler beni anlamlı kılan ve anlamsızlığın bile bir anlamını ayartan zihnimden,bu bedenden,bu alemden,bu acılar ve bu duygulardan bir gun kurtulacagim.
Merakım öbürr tarafa kaldı ve belki o da bu dünyadan kalan bayağı bir duygu.Bu duygudan da kurtulunca gerçekligin içinde kaybolacagim.

Cuma, Mart 16, 2007

rockislifelifeisdeath



Saat hayli geç olmuştu.Dünyanın önemsiz bir noktasında,belki hiç bilinmeyen sokaklarından birinin bir köşesinde kulağında walkman inin çaldığı "guano apes-living in a lie" parçası vızırdarken tek başına durmuş sonunu düşünüyordu.Mekan renksiz ,karanlık ve korkutucuydu.Bencillik hat safada ama bu kadari da kuruntulara sürükleyerek sürdürüyordu artik düşüncelerini...
Umarsiz ca ve düzensizce yasanilan bir hayati daha ne kadar süre yasayabilirdi bilmiyordu.
o kadar heves,o kadar düşünce,ooo kadar umur geride kalanlarin çöp yığını altında kalıyordu sonunda hep....tükenmeye başlayan boş kontenjanlarla avunan bir iç dünyası.

.Kendini daha rahat hissettiginden mi yoksa saf gerçeği içinde taşıdığından mi ,yoksa güvensiz oluşundan mı,yoksa güvenli ya da güvensiz oldugu önemsiz oluşundan mı dır;Karanlığı seviyordu ....rock ı da seviyordu,geceyi,delilikleri,sınırsızlığı ve kuralsızlıgı..zaten kısıtlamalar ve ogretilerle dolu bir yasami bu kadar cekilmez haliyle duzenli dedikleri kivamda yasayamazdi.Kendini umarsızca ordan buraya atip,sabahlari aksamlara karıştırıp,yalanlar,hovardalıklar,kadınlar,sahtekarlar,pislikler ve kotuluklerle doldurmaliydi.kurallarin dısında kalmaliydi..makineyi en kisa zaman da bozmaliydi.su sacma dunyadan fiinish yapabilmek icin bir an once en kuralsiz ve sıra dısı sekilde bir son belirtmeliydi.
sebep araniyorsa dah,i kendine sonuclariyla birlikte duzinelercesini koymaliydi.ki butun bunlar sona ermeylidi...sona ererken dahi olmasini istedigi istedigi rock tı.rock onun sonuna yardimci bir kara kanatlı melekti..siyahlar,karanliklar ve kotulukler onun yoldasi ve yardimcisi olmuslardi.


Havada bir ferahlık ve esinti var iken yakılmış bir sigaranin kokusunu aldı burnu....bu daha da iyi hissettirmisti onu.yıllardir sigara icmiyordu ama bu gercekten hosuna gitmisti.
bekledigi ozledigi ve inandigi hic bir sey kalmamisti.bitsin istiyordu her sey, bir son olmaylidi.her seyin sadelige indirgendigi.hic bir hiclik....
o zaman belki de rahatlamak denilen sey olmasa da rahatsizlik da olmayacagindan bu iyi olurdu....
hersey ummak cehenneminde yasaniyordu onun dunyasında.kaos ve karmasa,sorun ve sorumluluklar,kotulukler,bencillikler acik-net-derin ve etkili bir sekilde yasaniyordu.

yapmaya ve yasamaya calistigi hic bir seyin sonucu yoktu.hayat algoritmalardan olussaydi kendisi bozuk bir program,sonucsuz bir fonksiyondu.
hayat ciftlerden olussaydi kendisi bir tekin yarisi dahi olamazdi.bu yüzden kendini siniflarndirmalara tabi koydugunda hic bir standarda ve onem derecesine girmiyordu...ne olacakti?icindeki bu rahatsizlik duygusu ne zaman ve ne sekilde bitecekti?butun bu sacmaliklardan bu yalan ve kotuluklerden ne zaman arinacakti bilemiyordu..bu düşünce karmaşası iiçinde tek hedef vardi...:SON!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Pazartesi, Mart 12, 2007

oysa.




Ağlamak dedin de ben uzun süredir ağlayamıyorum...
Hayatımın son 8 yılını ağlamayarak geçirmiş bir insan olduğumu duyan neden diye sorabilir...
hüzünlerimi yoğun yaşadığımdan ötürü ağlayamadığım ihtimali de var.Yani üzüntülerimin toplamı belki de her gün ağlamama eş değerdi belki de.Hüzünle dolu bir yaşamdan başka elimde bir şey yok,hüznümün belirli sebepleri yok.....Böyle olmak için hayatta kalmak,akıllı olmak,düşünmek yeterli çünkü.
Yaşam denilen şey akıllı insanlar için çekilmesi gereken,sonunun beklendiği bir senaryo bu durumda. Evet bir gün bütün bunlar bitecek elbet; ama mutluluk ya da iyi bir son gibi beklentim de yok zaten.
Biz hic bir seyi haketmeyen doğanın en akıllı,en aciz en sosyal yaratıklarıyken;geriye biraktiklarımız adına kendi enaniyetlerimizi yaşatıyoruz.Ölsek de hani içimizdeki bencillikten bir parça miras birakacağız bu dünyaya.....Durum böyleyken elimizde bütün bunlara karşı kendimizden başka bir şey yok yine; kendimizi de tüketmeye tam gaz devam ediyoruz her birimiz.
Ne mutluluk ne hüzün ne baş ne son hiç birisi yetmez kör kuyular gibi olan nefislerimize....
bize zulüm ,bize yok oluş ...........
(bitmezzzz belki devam ederim )

Cuma, Mart 09, 2007

bittttttttttt



Alem demişken sahi, olmamasını istedigin bir olgunun içinde sen ne yaptığını zannediyorsun yahu?
içindeki et yığının ve öğretilerin esaretinde ilerlettiğin yaşamının marjinal olduğunu mu düşünüyorsun? istesen de,istemesen de sen hep bu hayatının ve hormonlarının cam tavan sendromu yaşayan saplantılı kölesi olarak kalacaksın.Kabuğunun dışına çıkma çabaları diğer insanlardan bir farkın olduğu anlamına gelmeyecek.

Ne kadar Çabalarsan çabala boşuna bu heves.
nereye gidersen git sonu yok yolun
başı da yoktu zati.
zannetmelerin karmasasinda,yara almadan ilerlemeye calistigin bir düzen bu.
Düzensizlik içinde bir düzen;Yani düzen dediğin düzensizlik burda.
ne kadar iyi oldugunun önemi yok.iyilik de bir ölçüt değil kötülük de bu alemde.
Her şey sonuçsuz ve anlamsızsa peki bu hala sıkılmak neden,bu düşünmek neden,bu nefret;bu sevmek,bu mutluluk;bu üzüntü,bu kahpelikler,bu saçmalıklar bütün bunlar neden?
diye sorsan da soruların da bir anlam ifade etmemesine rağmen bu dünyanın ve bu hayatın sürekliliğinin parçası olduğunu bileceksin.Yani bile bile bu boku yiyeceksin.
Seveceksin yine bir sabah uyandığında ve hala istekli ya da isteksiz heves dolu bu çözümsüzlük içinde umutlar besleyeceksin,dilekler tutacaksın,yalanlar söyleyeceksin.yine sıkılacak yine virgülü noktasi birbirine karışmış yazılar yazacaksın.yine yineler içerisinde bir başka yinelemelere hizmet edeceksin ve bundan öncekiler gibi yine öleceksin,yine dirileceksin.Delilik ve vurdum duymazlık la kafasında daha az kalabalık ve daha az takıntı ile yaşayan insanlar bile senden daha şanslı olacaklar.Ömrünün sonlarında hepsinin bir avuntu olduğunu anladığında...
Bedeninden kurtulmak,bu esaret ,bu düşünceler....
Ölüm senin için bir kurtuluş olacak!

Pazartesi, Ocak 08, 2007

ölüm;yaşam



yaşamak istemiyorum;bıktığımdan
ölmek istemiyorum;korktuğumdan